Kategoriler

28 Temmuz 2011 Perşembe

İNDİM HAVUZ BAŞINA, NELER NELER ÇIKTI KARŞIMA :)

Anacım, kim demiş tatil illaki güney sahillerinde, beachlerde, tatil köylerinde, üj – bej yıldızlı otellerde yapılabilir diye? Kim demişse çıksın meydaneee?! Hadi…Hadi?… Halt etmiş!

Bakınız: 
Bildiğin İstanbul…Bildiğin güvenlikli Site + Bildiğin Blok evler + Bildiğin havuz = Bildiğin tatil!

Havuzumuz avuç içi kadar ama olsun… Güzel mi? Güzel!.. 
Üç – beş kulaç atabiliyo musun? Atabiliyosun… 
Cafesi var mı osuruktan da olsa? Var, ivit!... 
Çoluk –çocuk bağırtısı? İllaki!...
Çatır çatır doğurmuş ama hala daş gibi anneler? İvit!.. 
Full makyajı, topuklu terlikleri, kolunda (pardon) kıvırdığı elinin bileğinde marka bi plaj çantası, çapa marka ojeli tırnakları ile küçük kadınlar? Bittabii!.. 
Kırkını devirmiş ama bunu henüz kabullenememiş kokoş ablalar? Yahu, tabii! 
Ağaran kıllarıyla yıllara meydan okuyan karizmatik (!) ihtiyar delikanlılar? A be yes!.. 
“Aşk Yastığı” dedikleri göbecikleriyle hem kendilerini, hem de biz kadınları kandırdığını sanan ve seksi (!) kulaçlar atan adamlar? E, herıld yani!... 
Pekii… “Ciks” teenage abiler? Onlarsız olmaz!... 
Şezlong + şemsiye? Sorulur mu?! 
Güneş? Bildiğin yakanından! 
Rüzgar? Arada bir! 
Cafenin “Osuruktan teyyare, selam söyle o yare”pop müzikleri! Iyy… Fiks!..

E, anacım sorarım size;
 Neyi eksik benim sitemin havuz mevkiinin, tatil mecrasından? Ha?.. Haaa? Hiçbir şeyi işte!  Allahallah ya?!

Tamam… 
Tabii sonuçta bildiğin şehir hayatı yaşanan bir yerleşim yeri olduğundan, havuz saatleri sınırlı! Sabah 09.00 Akşam 20.00  Halbuki sabah yüzmek pek güzeldir havuzda erken erken şöyle 06.00 / 07.00 gibi di mi? Gece havuza girmek de istenebilir halbukisi?!

Gün içinde yukarda saydığım tiplerin hepsi aynı anda bulunmuyor.
Mesela ev kadınları, çoluk çocuk ya sabahtan ya da öğleden sonra gelip bütün gün havuzdalar… Gençlik genelde akşamüstü geliyor ama cafede sürekli takılan tipler de var. Yazık yapacak başka bişeyleri yok demek ki?!… Ben onların yaşında olucam da, piii... 
Akşam 18.00 den sonra, iş dönüşü havuza gelenler var ki bunlar genelde beyler! 
 Anam bunlar; 
“Orlaa burlaa hep benim, aha da bu da ayfon'um, bu da araba anahtarım, aha da bütün bu site, bu ilçe, bu şehir benim bebeem” edasında yürüyo havuz başında. Öyle yayılıyo şezlongda… Töbe töbe...

Günün her saatini deniyorum birer defa. Ancak 10.00 / 16.00 arası “Asla” kategorime giriyor. Anam güneş kafayı yemiş, anında görüntü, kıpkırmızı oluyosun… Tabii istisnalar oluyor, arkadaşlar filan geliyor, o zaman da gölgede kalmak suretiyle idare ediyorum o saatlerde. Çoluk - çocuk az olsun istiyorum geldiğimde lakin henüz öyle bir saate rastlayamadım. Rastlamak isterdim. Rastlamak isterim. İstiyorum. Lütfen!...

Ben aslında iyi bir tatilci değilim. Yani deniz – havuz – güneş – malak gibi yatmak – soğuk bira – gece hayatı vs… bana pek zevk vermiyor. Mesela bütün yaz denize – havuza girmesem aramam… Valla… Öyle bi malım yani! Ben de anlamadım neden? Çok sinir değil mi? İvit. Bence sinir ve gıcık! Ama ben böyleyim anacım... 
Velhasıl çok sıkıcı bir tatilciyim… Onun için bana bura yetiyor da artıyor bile… Şehrin ortasında, tatil beldesinde gibiyim. Koca koca, yüksek yüksek binaları görmezden geliceksin ama. Çevreyi ağaçlandırmışlar Allahtan da, havaya giriyosun bi gıdım da olsa. Yalnız değişik bi duygu da veriyo aynı zamanda. Değişik… Yani… Yani…
Sanki gerçek bir tatil için gerçek bir tatil beldesine gitsem bişey olacak da? Al işte örnek; 

Geçen senelerde bi kankamla 4 günlüğüne güneye bi yere gittik. Otelde kalıcaz. Kankam bir tane küçük boy çekçek’e doldurmuş eşyalarını. Özendim. Pekii ben? 4 bavulla gittim la… Allahım… Tabii bu kendimi eğitmeden önce oluyor. Kaldı ki o kankamın kocası tek bir sırt çantasıyla dünyayı dolaşıyor o da ayrı bir mevzu… Daha da kıskanılası yani… 

Neyse anacım, bavul dediysem çok büyük de değiller tabii canım ama bavul yani nihayetinde… 
Bi tanesinde ayakkabılar var. 
(Tatil boyunca sadece bir tanesini kullandım! E, bütün gün şipidak terlikler ayakta, n'olucak?) 
Bi tanesinde kozmetik neyin var.
 (Kaldı ki makyaj neyin yapmam, habire krem neyin sürünmem!)
 Bi tanesi kıyafet.
 ( Bir elbise, bir pantolon bluzu anca giydim dört günde. Bikiniyle dolaşıyosun ki anacım tatil beldesindesin sonuçta!) 
Bir tanesinde de çanta, aksesuar, takı vs…
 (Ne çantası kullanıcam acaba elin tatil beldesinde? Hayır bi telefonunu bi de cüzdansız paranı koy cebine, bitti. Çok özeniyorum erkeklere o konuda. Hayır ben şehirde bile çanta taşımayı sevmiyorum ki burada takayım koluma? Takayım deyince ben takı da kullanmam ki ya? Manyak ya!)

Neyse… Biz giriş yaptık sabahın köründe otele. E, tabi yol gelmişiz, yorgunuz, uyuycaz.
 Lö dana, tatile gelip uyku mu düşünülür lö sıpa?! Anacım üzüm üzüme baka baka hesabı, kankayı da kendime uydurdum, uyuduk biz.
 Ana… Oldu mu sana akşam saati? Oldu, olmuş!... Gitti mi koca bir gün? Gitti gitmiş!... 
Neyse akşam yemeği için bin bir çeşit kıyafetimin vs.nin arasında seçim yaparak en az bir saat daha harcayarak geceye aktık. 
Ya… Tatil eğlence anlayışı dediğin; 'kusana kadar içme, bolca tanışma-kaynaşma, meşin gibi bi deriyle salına salına alemlere dalma' di mi? Ya, ne demezsiniz?! Barın birine girip, kaldık orda. Elde meyve suları (alkol içemiyok anam, beceremiyok!) bi köşede dikilip dans edenleri, neler neler edenleri izledik durduk... Bolca dedikodu yaptık ahali hakkında... Ve tabii ki ordaki bütün kızlardan daha güzel olduğumuz gerçeğini irdeledik!
Neyse anacım, geceyi de kazasız belasız tamamlayıp sabahı karşıladık.  Deniz kenarında kahvaltı, sonra da hoop  yatak… Tabii sabah uyuduğumuz için kalkmamız yine akşamı buldu. Ve dikkat ikinci gündeyiz! Ve yine dikkat, daha denize ayağımızı sokmamışız!

İkinci günün akşamına uyanıp, alelacele yemeğe indik. E, kaçırıyormuşuz nerdeyse… Acıkmışız da… Yemek rehaveti çöktü tabii sonrasında. Biraz odada dinlenelim de alemlere akalım yine dedik. Çıktık, dinlendik, duş aldık, giyindik ve sonunda dışarı attık kendimizi. Aynı terane… Dans, müzik, şovlar, flörtler, içkiler gırla gidiyor… Ve fakat bu kez bir-iki figür sergiledik dans etme adına... Sonra da otele dönüp uyku performansı sergiledik en fosurfosurundan!

Üçüncü güne zinde ve erkenden uyanmaktı niyetimiz. Amma ve lakin bitkin ve erkenden (!) yattık ya, bi kalktık anacım, saat öğleden sonrayı çeyrek geçiyo… (Kaç oluyosa işte o :)
 Oh… Dolu dolu geçer bu gün diyerek keyiflendik. Ne de olsa akşama vakit varıdı...
Kura çektik, kanka çıktı ve gidip kahvaltılık aldı geldi. Yedik içtik derken mayıştık yine. Kestirelim acık dedik klimanın karşısında üfül üfül… Şekerleme canım, başka bişey değil. 
Şöyle 15-20 dakika… Anacım, nasıl şekerlemeyse artık bi uyandık… Her yer karanlık… 
(pür nur o mevkii mağrip mi yoksa makber mi… Heyttt )
 Anam, apar topar sanki kaçıyormuş gibi geceye yetişmek için koşturduk… Dikkat dikkat, deniz veya havuz kelimesi geçmedi üçüncü günde de farkında mısınız? Tatildeyiz anacım!  Sonra, of işte aynı şeyler gece gece… (Tatilden de "of" diye bahsedilir mi ya?) 
Ne sıkıcı, ne daral, ne boktan, ne alakasız, ne gereksiz, ne fuzuli, ne… ne… ne salak bi tatil yapmışız lan! Ana… Gerçi kankam benim yüzümden uykucu şirin haline dönüştü yazık. Yoksa sudan çıkmayan, ekşın bi hatundur…du… Hahaha…

Anacım dördüncü güne uykusuz ve bitap bi şekilde uyandık üç saatlik uykuyla. Kapıya dayandı ya gitme vakti? Paçalar tutuştu ya? YusufYusuf olduk ya bi bok yapamadan gidicez güzelim belde'den diye? Şekerim biz giydik bi güzel bikinilerimizi, kavrulalım yanalım, foş ve de cos diye kızgın kumlardan serin sulara atlayalım babından indik sahile.
 Vaşşş… Amele dolu ya la, sağım solum diye sobelemeye hazır bekliyolar! Ecnebi cıvırlar memeler fora, “Böyle de yatılmaz ki” dedirtiyolar… Nasıl sıcak, nasıl yapış yapış nemli bi hava… Hayatta yatmam burada malak gibi… Tabii… Daha Türkçe konuşmayı bilmeyen kara yağız (!) delikanlılar, ingilizce şakıyolar  turistik turistik… Ay, çekemem! Kaldırmaz bünye. 
Neyse, kankitoyu da ikna ettim, kokoş kokoş otelimizin havuzuna girmeye gittik salına salına. Ayol havuz hayvan gibi. Kaç gündür hiç dikkat etmemişim. İmkanı yok yüzemem ben burada. Boyumu geçmemesi lazım suyun. Ayakları yere basan bi kadınım ben! Bu durum suda da değişmemeli tabii… Çocuk havuzuna gireyim dedim ama yemedi. Karizmayı çizdirmek var serde… Bi çocuk kapayım, onla oynuyomuş gibi yapayım çaktırmadan diyeceğim ama anasından filan tırsıyorum. Gelir; “Ne yapıyosun çocuğuma dokunma!” dese hakkıdır, haklıdır!
  Kankitoya “Sen kaç kendini kurtar benden cacık olmaz” dedim. O da hazır bekliyomuş, fırladı attı kendini suya seksi seksi… 
E, tabii otel havuzu, ciksler tikiler toplanmış meydane… 
Adamın bi elinde puro, bi elinde viski bardağı lan öğlenin kaynarında?
 “Hayırdır hemşo, beynini mi yedin?” denmez tabii?… Allahın kırosu ya…
 “Para bende bebeğim!” imajı veriyo aklınca… Sığır ya!... 
Kadınceğizin birinin bünyede kurt vardı kesin, bi türlü oturup yatıp dinlemedi yavrum, diri vücutünü gösterebilsin diye. 

Neyse anacım, konuyu değiştireyim… Öğle yemeğinden sonra alışkanlık ve sıcak bizi yatağa sürükledi. Valla… Ama yalnızca bir saat uyuyacaz diye saat kuruyoruz ha?! Son gün ya, kolay mı? Uyuduk ve oscarlık bir performansla zamanında uyandık … Giydik şipidaklarımızı, indik çarşıya… Dolan dolan öldük. Son gün ya, boru mu? Değerlendirmek lazım… 
Gece de atlıycaz otobüsümüze, dönücez memleketimize tabii… Vakit varken, yol henüz uzaktayken, patır patır aksiyonlar yapmak gerekir canım… Hayır koskoca, dolu dolu 4 günümüz vardı ya?! Hayret bişey arkadaş?!… Sen otur, uyu sığır gibi… Son gün, sanki ödül alacak edasıyla koştur dur bikaç saatte… Hayır, bi de dört bavulla gelmişsin be kadın, daha neyine bişeyler ekliyosun kullanmayacakların arasına? Ayrıca mevcut bavullara sığmayacağı için aldıkların, üstüne bi de yeni ufak bi bavulceğiz ekliyosun?! Dördü zor taşıdın zati manyak kadın?! 

O değil de, ben niye bu bi boka benzemeyen tatil gudubetini anlattımdı ki? 
Hım… Havuzdan çıktık yola! İvit… 

Bu gün sabahtan gittimdi. Pek kimse yoktu, sanki kendi evimin havuzundaymışım gibi sakin ve yalnız yüzdüm.  Neyse, pırt demeden anneler ve yaramaz veletleri gelmeye başladı bağıra çağıra. Anacım ne kadar kokoş olursak olalım, özümüz değişmiyo…
Sevmiyorum ya gürültüyü patırtıyı güneşin altında?! Valla… Hayır, ben mi bi değişiğim, yoksa hakkat insanlar çekilir gibi değil mi yahu?
Bazı insanları da sevemiyorum işte n'apayım?… Sevilecek bi tarafları varıdı da biz mi sevmedik anacım? 

Acık 'insan' olun ya... Müsveddekopiler sizi... Sizi gidi semşipaşapaşazındaseşibüzüseşicegiller ya... Dağılın uleynnnnn...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Bendeniz

Fotoğrafım
Yazıyorum, paylaşıyorum... Hayatın sevmek ve inanmak olduğunu düşünüyorum... Az ve öz dostum ile kitaplarım olduğu sürece benden mutlusu yok... Dünyalıyım... İçi-dışı bir, özü-sözü bir olmak, istediğim...

Hürriyet Spoa

Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

Hürriyet