Kategoriler

3 Kasım 2018 Cumartesi

Çok Yalnızım Lan Hikayeleri - ÇYL - 1-


                         Sabah Kalkmayı Gece Yatmayı Bilmeyen Bünye




                             

                       Sabahınan erken kalkman gerektiğinde asla uykun gelmez! İvit. 


                                     

Uyumak için uğraştıkça uykun kaçar. Uykun kaçınca kalkar 'ne yapsam' diye dolanırsın. Gözler kıpkırmızı, şapşalak bakışlarla boş boş dolanırken vakit geçer. E, doğal olarak acıkırsın yani. Lakin o vakitte bünyenin dinlenmeye geçmesi gerekmektedir ve bu acı gerçeğin bilincindesindir. Yana yana bilirsin ki, yediğin her bir şey, et but kalça vs. olarak geri dönecektir. Ama işte insansın, acıktığın için uyuyamazsın!

Uyuyamadığın için, bir şeyler yersin. Buzdolabının kapağını açıp mal mal bakarak durursun önce bi’, sonra ‘şöyle ucundan acık’ diyerekten hapur hupur götürürsün Allah ne verdiyse. Kuru ekmeğe, dibi kalmış yoğurda, suyu seli çekilmiş salataya, artan ama hiç de çekici olmayan akşam yemeğinin kalıntılarına, yarım elmaya, kebapmış gibi bakıp saldırırsın gözü dönmüş bir şekilde. Fakir bi’ mönü oldu ellaham. Buzdolabının tıka basa dolu versiyonu da var tabii canım bunun. 

                                                        


Dolu mideyle yatmamak için, Tv / Pc karşısına oturur erimesini beklersin yediklerinin, bir şeyler izleyip uykunun gelmesini dilerken. Amma ve lakin baktıkların tam tersine uykunu kaçırır, bırakıp kalkmak istemezsin başından bağımlılık icabı. Epeyce bir vakit geçtiği için neredeyse sabah olmak üzeredir ve o saatten sonra uyursan uyanamayacağını düşündüğün için yatmamaya karar verirsin...
Yatmayıp uyumadığın için sersem sersem dolanır, kargalarla sohbet edersin. 'Madem ki sabah oluyor, adettendir' deyip kuşluk kahvaltını eder, sert bir kahveyle ayılmaya çalışırsın uykusuzluğundan. Artık ayıldığını ve açıldığını düşünerek giyinip süslenip çıkarsın gün yüzüne...



Tüm gece horul horul uyumuş olan güneş, sana inat çıkar karşına tüm sıcaklığıyla. Güneşi gören sen, muhallebi kıvamına gelmemek için bir an evvel gideceğin yere ulaşmaya çalışırsın son gücünle. Işığa çıkıp yanan vampir gibi yanarsın gece uyuyamadığına.
Öğle vakti rahat yatağının yerine, nerelerde olduğuna yanarsın. Acayip uykun gelir ama uyuyamazsın. Yanlış zaman, yanlış mekandır çünkü...

Akşam eve dönüş yolunda, toplu taşıma aracında; 'mandal olaydı da göz kapaklarıma takaydım' dediğin gözlerini açık tutmaya çalışırsın. Ancak bu nafile bir uğraştır. O gözler illaki kapanacaktır bir süreliğine. Tabii o süre ev yolunun mesafesine bağlıdır. Bildiğin uyursun o sürede. Ara sıra yapabilirsen, düşen kafanı kaldırıp tek gözünü ancak açarak nerede olduğuna bakarsın. Lakin bu, ineceğin durağa gelip gelmediğini anlamak için yapılan boş bir çabadır. O durak illaki kaçırılacak ve son durağa ulaşılacaktır. Şefkatli memleketim insanı da seni ellememiştir kıyamayıp; 'uyusun garip, belli ki yorgun' diyerek...

                             

Eve geldiğinde, hiç bir şey yapmayıp kendini hemen yatağa atacağına söz verirsin ayakkabılarını çıkarırken. Ama tabii aç karnını doyurduktan, maillerine ve mesajlarına baktıktan, bir iki makale okuduktan, duş aldıktan, etrafı toplayıp bulaşıkları makinaya yerleştirdikten ve bir yorgunluk çayı / kahvesi içtikten sonra...

                                                        


                                         Tüm bunları yaparken uykun açılır. İvit.

Çok uykusuz ve yorgun olduğun için uyumak daha da zorlaşır zaten. Uyumak için 'ne yapsam?' diye dolanırsın. Saat ebesinin kaçı olmuştur boş boş dolanırken, inanamazsın. E, vakit geçer, acıkırsın. Acıktığın için uyuyamazsın. Uyuyamadığın için, bir şeyler yersin.
Dolu mideyle yatmamak için, Tv / Pc karşısına oturur bi' film izlerken sızmayı dilersin. Ve gerçekten de oracıkta sızıp kalırsın hangi filmi, neden izlediğini hatırlamadan. Gecenin ilerleyen saatlerinde sarhoş gibi olmuş kafanı, şebek gibi olmuş suratını, şaşıbeş gözlerini zar zor kanepeden kaldırıp çişe gidersin. Sonra da kanepeye değil, daha konforlu yatabilmek için yatağına dönersin. Fakat sabah olmak üzeredir. Ne kadar da az uyuyacağını düşünüp kahreder, kurmayı unuttuğun saatine pis pis bakarsın sanki onun bi' suçu varmış gibi.

Hafta içi ise, sabah yine erken kalkmak zorunda olduğunu düşünürsün, uykun kaçar. Uykun kaçınca keyfin de kaçar. Hafta sonuna kaç gün kaldığını hesaplarken, 'nasılsa uyuyamayacağım, bari bi' kahve içeyim de açılayım' dersin. Kahveni alıp, internetten gazete okurken;
 'Eskiden her gün gaste alırdık ne güzel ya ama ben ellerim siyah siyah boyanıyor diye sinir olur, rahat tutamazdım gaste kağıdını. Allah'tan, birileri dergilerinki gibi kağıtlara basmayı akıl etti, el boyamayan cinsten. Gerçi bizim aldığımız gasteyi öyle yapmadılardı, zaten neyi düzgün yapıyoruz ki zaten şu hayatta? Hayat kısa anacım, vakti geldiğinde zati sonsuz uyuyacaz, otur gitsin adamını satayım, vs...' diye düşünür efkarlanırsın. Hayata, kendine ve uykuna küsersin. Tekrar barışana dek de uyuyamazsın zaten bir türlü...

Zaten uyuman gerektiğinde uyuyamaz, uyanık kalman gerektiğinde ise ayakta duramazsın.

                                                            İşte öyle bir şey...



                                                    Çok Yalnızım Lan (ÇYL)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Bendeniz

Fotoğrafım
Yazıyorum, paylaşıyorum... Hayatın sevmek ve inanmak olduğunu düşünüyorum... Az ve öz dostum ile kitaplarım olduğu sürece benden mutlusu yok... Dünyalıyım... İçi-dışı bir, özü-sözü bir olmak, istediğim...

Hürriyet Spoa

Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

Hürriyet