Kategoriler

22 Ağustos 2011 Pazartesi

HAY ŞANSIMA TÜKÜREYİM...



Hay şansıma tüküreyim yahu...

İllaki demişizdir bu lafı hayatın içinde bir yerlerde, değil mi? 
Gerçi hayatın dışı da mı var ki içi diyoruz o da ayrı bir mevzu?
 İçi-dışı bir halbuki. Bknz: Ben! Özü-sözü bir manasında yani... 

Ama işte bizim içimizdekilerle örtüşmüyor bazen hayatın içindekiler. İşte o zaman okkalı bir küfür eşliğinde söylüyorsun can-ı yürekten bu lafı... 

Şansıma tüküreyim!

Mesela işsizsindir bir süredir. Birkaç yere de başvurmuşsundur lakin bir türlü cevap gelmemektedir. 
“Ne güzel de işim vardı, bir sürü insan var, neden ben çıkarıldım ki, zaten bende şans olsa bilmem ne olurdum (?), hay şansıma tüküreyim...” dersin.  
“Benim gibi şahakulade bir insan işsiz, elin kıçı kırık yeteneksizi - vasıfsızı nerde müdürlük yapıyor?” dersin... 
Denir yani... Olsun, insanız... Üzme kendini, rahat rahat söyle...  

Tam ümidi kesiyorken, tak... Bir telefon; “Gelin görüşelim”... 
“Ağzını yirim!” deyip kaparsın telefonu. Tabii içinden mümkünse...  Haydi Bismillah... Aniden gelen bu  haber seni hem sevindirir, hem de ne idüğü belirsiz bi karın ağrısına sebep olur. Çünkü epeydir kıçını devirip yatmışsındır ve üzerine bir miskinlik,  bir tembellik, bir Bezgin Bekirlik, bir Koalalık gelmiştir... Çok istemektesindir ama oflaya puflaya gidersin görüşmeye. Vee... 
Ta taaam... Olumlu bir görüşmenin ardından; “İki hafta sonra şu gün başlayabilirsiniz, vs...” Derler... Derler mi? Derler!

“Lan...” dersin, “Şansım dönüyor galiba?” 
Karın ağrın artar... Alt tarafı iki haftan vardır...
(Ya da ne kadarsa işte? İki gün sonra gidecek de olabilirsin yani... Ben ürkütmeyim deyin iki haftalık örnek verdimdi ) 
Biraz sevinçli, biraz buruk, kah gülümseyerek, kah ağlamaklı kendini hazırlamaya çalışırsın yeni işine. Psikolojik ve fiziksel hazır olmalısındır çünkü. Yeni insanlar tanıyacaksın, yeni bir patronla çalışacaksın... İn midir, cin midir bilmiyorsun? Sevecek misin, onlar seni beğenecek mi?  Ya başarılı olamazsan, ya eline yüzüne bulaştırırsan?  
“Maaşı da çok bir şey değil ama idare de eder, hiç yoktan iyidir, oturduğum yerde o da yoktu adamını satayım!” dersin... 
Sabahın köründe kalkıp, iki vesayit yapman gerekecektir ama olsundur, onu bulamayan da vardır! Hiç olmazsa,  iyi - kötü bir işin olacaktır ve dönüşte markete uğrayıp alışveriş yapabileceksindir...  
Fakat, insanoğlu doyumsuz bir hayvan olduğu için şöyle de düşünmeye başlar içine limon sıkılasıca beynin;
“Lan, x iş olaydı iyiydi... Parası da iki kuruş daha fazlaydı. Hem tek vesayit gidecektim. Hem de daha severek gidecektim... Hay şansıma tüküreyim”...

Ulan dingil... Bu zamanda kolay mı iş bulmak? Bulmuşsun işte, daha ne ağlanıyorsun? Hele bir gir buna... Acık palazlan... Gidersin gene x işe...  Kaldır kıçını da çalış, hadi bakayım... 
Neyse efendim,  sen öyle böyle düşünüp kendini tam hazır hissetmeye başlamışken, tak... X işten telefon gelmesin mi? Gelmeyeydi iyiydi de, geldi bir kere... Ararlar ve seni beklediklerini söylerler mülakata. Haydiii... Buyur burdan yak adamını satayım, içine de bade katayım! 

“Napıcam lan ben? Tam da istediğim iş?! Öncekiyle de anlaştıydımdı... Herşey tamamdıydı... Hazırdımdı... Dım... Mıydım???” Dersin bu kez de?!... 
Tabii, başka alternatif yoktu, tek atımlık kurşun yerini bulduydu, sen de düzene uyduydun... Karar vereceğin tek şey, elin şeyinde oturmaya devam edip sürünecek miydin, yoksa ayağına gelen işe ‘he’ deyip bir an evvel bir yerden başlayacak mıydın? Ki, bunun karar vermek için düşünülesi bir yanı da yoktu doğrusu! Şimdi düşün babam düşün! Bir de şöylesi var: Düşün düşün, boktur işin!...

Peki şekerim, şimdi sen neyi düşünüp üzülüyorsun ki? Zaten x’i istemiyor muydun, atla o zaman ona?! 
“E, ben kendimi psikolojik olarak öncekine hazırladımdı, ayrıca da anlaştık, ayıp olur şimdi!”... 
Hay psikolojine sıçayım! Bi çektir git ya! Neyse, sinirlenmiyeyim şimdi durduk yere...

Anacım, sonracığıma ne olur ne olmaz deyip, x’ e de bi gidersin konuşmaya. bulunsurdur elde... E, ana... Hiç fena değildir şartlar şurtlar. Olumsuz bir-iki şey vardır ama öncekinde de vardır zaten... Hepsinde illaki olacaktır bir olumsuz yan - yön canım. 
Yalnız, işte asıl sorun burda başlar. Önceki görüşmen de iyi geçmiştir ya, ikilemde kalırsın hangisini seçeceğin konusunda.  Bunlar da bir süre vermiştir gidip başlaman için lakin sen; 
“Başlayacağım böyle işin içine, hay şansıma tüküreyim ya, şu x, öncekinden önce (?!) geleydi iyiydi... Hangisini seçeceğim ben şimdi?” 
Ohooo... Okkalı bir küfür savurmamak için zor zaptediyorum bak kendimi... Efendi efendi laf anlatıyorum burda... Başlayacam işinden de senden de ha... Sinirim zıpladı zıplayacak ha...

Sonracığıma, sen ikilemi ikilerken, ‘y’ işi  aramasın mı? Evet, biliyorum... 
Aramayaydı, iyiydi!... Aradı diyelim... Artık şöyle hem okkalı hem cukkalı sağlam bir küfürü hak etti değil mi dinine yandığımın şansı? Hah... Koyver gitsin... Bi rahatla... Zira, hakkat tüküreyim yani ben de böyle şansın - kaderin - kısmetin içine?! 
Durur, durur hepsi birden gelir zaten ya. Hep öyle olur, her şeyde öyle olur ya... (Dayanamıcam ama yeter ya)

Günlerce aylarca, işte ne kadarsa oturursun kukumav kuşu gibi düşünüp durursun. Pat pat dökülmeye başlar alternatifler sözleşmiş gibi aynı anda... Birbirleriyle haberleşmiştir sanki keratalar; 
“Haydin bakalım hücum... Şunun bi beyninin içine edelim de ambale olsun denyo...” derler sankim...  

Pekii, kritik soru şu: 
Bunun sonu yok... ‘y’ işinin mülakatına da gitmeli midir, yoksa önceki ya da x arasında mı gidip gelmelidir? Ya da hiç kafa yormadan direkt öncekini mi bağlamalıdır sona, mala bağlamadan önce?!  Durum boktandır. Bi bilinemez, bi kıpraşılamaz, bi içinden çıkılamaz hal almıştır durum çünkü psikolojinin damına konmuştur kuşlar!  

Önceki?... X?...  Y? = Bulanık zihin
Bknz: Mala bağlanmış bir surat ifadesi + Ağlamaklı ve acınılası bir seçim dönemi...

Şimdi değerlendirelim bakalım durumu adamını satayım:

a)      Önceki, hiç fena değildi ve ilk göz ağrındı.
b)      X, hep istediğindi ve kalbin ona yakındı.
c)       Y, adı gibi yeni bir seçenekti ve denenesiydi.

Üçünün de olabilitesi yüksek. İşte şimdi harbiden sıçtın. Tükür artık bu şansının içine rahat rahat. Hem de şöyle balgamlı balgamlı, bi okkalı tükür yani! (Çok iğrencim ya... )

İçlerinden birini seçeceksin ve diğerleri ‘kaybettiklerin’ olacak?! 
İçinde bir ukte olacak, merakına mucip olacak, acabaların olacak... 
Olacak da olacak yani anlayacağın. Boktan yani... 
E, aralarından aldığın da senin seçimin olacak sonuçta? 
Kendin için en iyisi olduğunu düşündüğün için seçeceksin? 
Öyleyse anacım, ne diye gidecek olanlar için üzülüyorsun? 
Elinde olan seçiminle yetin işte?! Ya da kalacak olan için niye sevinmiyorsun? Yok... Iıh... 
İllaki doyumsuz hayvan düşünecek, kuracak, beynine ağrılar sokacak, iyinin de iyisi - güzelin de güzeli vardır deyin?! Demeyin adamını satayım!... Zorla ‘sinirlen’ diyorsunuz ya?!

Bak şimdi, bunu başka bir hadiseye uyarlayacağız beraberce. Bak şimdi... Bakmıyosun?

Bir zamandır yalnızsındır. Ya eşinden, ya dişi’nden ya da kuş'undan ayrılmışsındır bir şekilde. Kimseleri de beğenemiyorsundur tabii tecrübelerin verdiği olgunlukla...  
Yeni birini gör, tanımaya çalış, huyuna suyuna alışmaya çalış... Zor gelir bunlar gün geçtikçe... Valla... Biliyoruz da söylüyoruz heralde anacım... Neyse...  
Yaralısındır, kanadın kırıktır, vs... İnanmak-güvenmek zor iştir bu saatten sonra. Zaten karşına da çıkmıyordur cillop gibi bi kadın ya da erkek... 

“Hay şansıma tüküreyim, elin sümsük herifi mis gibi hatunu bulmuş, biz burda oturalım yakışıklı yakışıklı!” dersin. Veya;

 “Hay şansıma tüküreyim, elin yamuk bacaklısına nasıl da sarılıyo mis gibi herif, ben burda oturayım muhallebi gibi!” dersin?! Demez misin? Dersin!  Sonracığıma; 

“Biraz kendime kalayım, kendimi sever yalnızlığımı gideririm artık!” dersin... 
De... De Bir yere kadar o da! Tabii canım... Bir süre sonra tak eder canına, birini istersin yanına! (Kafiyeye bayılıyorum!:)

Vee...  O an gelmiştir... İşte karşında tüm haşmetiyle ya da endamıyla durmaktadır ağzının suyunu akıtan kısmetin. Evet, evet, iyi bak... İşte orda! Tam da ümidini yitirmek üzereyken gelmiştir aniden.  
“Tam istediğim gibi lan, şansım dönüyor mudur nedir?” dersin. İvit.. Dersin... 
İçin bi hoş olmuştur, kıpraşmıştır, heyecan  tavan yapmıştır. 
“Bu, beklediğim mi yoksa? Beklediğime değse bari...” dersin, dedin mi? Dedin?! Hah... 

Tamam. ‘Yeni Gelen’ diyeceğim ben ona. Canına can katmıştır Yeni Gelen, çünkü tak etmek üzereymiştir yakın zamanda... 
İşte, efendim, aradıydı - geldiydi - gittiydi - şunu dediydi - böyle yaptıydı - aman da şöyle gülümsediydi - bunu verdiydi derken zaman geçmiştir güzel güzel ki.... Tak! 
“X” çıkagelir! Haydeee... 
Alakasız bir yerde, alakasız bir zamanda görünüverir içini bi hoş etmeye. Haydeee... Yah...Yah... Kaşı-gözü de ne güzeldir... Ağzından da bal damlıyordur en hakikisinden... Lakin hiç de sırası - yeri-zamanı değildir ki? Nerden çıkmıştır şimdi durduk yere olmayan aklını karıştırmaya? Halbuki Yeni Gelen ile mutlu mesut flört etmektesindir. Belkim saadetinizi perçinleyecek ikinci - üçüncü evrelere bile yatay geçiş yapacaksınızdır tam da?! Nedir yani şimdi bu içine tükürülesi şansın yaptığı?  Tam da ‘Buldum’ derken;
 “Meğer o değilmiş istediğim, aklım buna kaydığına göre?!” deyip, bi ikilemin içine girersin durduk yere.  Hiç gereği yoktur oysa ki. Ne gereği var di mi? Bi de engereği var ama o zehirli! Ehe... (Zehirli miydi ki la engerek?)

Düşünür taşınırsın; 
“İyisi mi ortalığı karıştırmayayım, içimi dışıma çıkarmayayım, Yeni Gelen ile kalayım!”
Dersin bir tarafın x’de kalsa da!..
 E, tabii bir şekilde önlem almaya çalışıyorsun ne de olsa psikolojinin ve hayatının içine etmemek için kendi kendine.  Yeni Gelen’e de ayıp olur ayrıca. Ne bu canım; 

‘Eskisini atın, daha yenisini alın’ kampanyası mı? 

Elinde olanın kıymetini bilsene. Hem sen seçmedin mi onu, ‘İşte bu’ demedin mi zamanında doyumsuz hayvan? Yeni Gelen de seni kazanmak için zaman harcadı, emek harcadı. Yüreğini  küreğini  koydu ortaya al diye!? Emeğe de mi saygın yok a kerkenez?

Hani iyi bi insandı, bilmem nesi istediğin gibiydi? N’oldu? Niye harcıyorsun güzelim Yeni Gelen’i,  şimdi gelen için? X, çok mu daha iyi? Nesi daha iyi? Daha mı taze? Karpuz mu bu hepsini elleyip elleyip seçiyosun da sonra eline - kulağına - gözüne iyi geleni alıyorsun?  Daha daha iyisi de gelebilir o zaman? A dangalak, a embesil, a doyumsuz insan hayvanı?! Sonu yok ki a dallama!

 Hep olacak o halde, iyinin iyisi - güzelin güzeli-istediğinin ötesi! Hep olacak?! Nedir bu doyumsuzluk hali, nedir bu açgözlülük durumu? A sığır! Elinde olanın kıymetini bilip yetinsene... Hayır, sonsuza kadar onla ol demiyorum sana? Yürümüyodur artık, eskisi gibi hissetmiyosundur, bişeyler ters gidiyordur anlarım! Çektir git o durumda, ne kendini ne onu mutsuz et?! Lakin bir başkası için, sonu olmayan bir döngüye girmek için harcama güzelim ruhu!

Bunları düşünüp, “Dur lan, ne olur, ne olmaz, X’i di de bi deniycem ben” derken... Zırt diye...
Ve de sana inat ‘Y’ çıkagelir... 
“Ulan, şansıma tüküreyim... Yapayalnızken nerdeydiniz lan?” dersin şimdi? Di mi? Dedin di mi?
E, hak ettin, ne deyim?! 

Seni dallama seni? Seni aşifte seni? Yah... İşte öyle... Y alır seni, götürür zihninin derinliklerinde boğulmaya... Daha Yeni Gelen’in kıymetini bilemezken, bırak X’i, bir de ‘Y’ gelmiştir sinsice...  Haydiii... Beni yak, kendini yak, yanalım kavrulalım gayri ateşlerde... Of ki ne of... Ulaaayyynnn...  Dellendirmeyin beni layn... Tükürürüm böyle hayat adamını satayım, hay şansıma tüküreyim...

Y’ye; “ye beni” diye bakarken, X’i ve özellikle de Yeni Gelen’i düşünürsün vicdan azabıyla, beynin seni yer bitirir. Ölçer-tartar-biçersin kafanda, ne yapacağının ip uçları dahi yokken zihninde... Pekii o zaman değerlendirelim bakalım durumu adamını satayım :)

a)      Yeni Gelen, bütün güzelliğiyle gelmiştir zamanında ve ilk göz ağrındır
b)      X, hiç fena değildir ve kafa karıştırandır
c)       Y, yepyeni sıfır kilometredir ama risklidir

Üçünün de olabilitesi yüksek. İşte şimdi yine harbiden sıçtın. Çık çıkabilirsen işin içinden?!  Keşke geleceği görebilsendir! (Pekii... Zeki Müren de bizi görebilecek mi?)  Birini bağrına basınca, diğerlerini kaybetmiş olacaksındır... İş mevzuunda olduğu gibi, her türlü olacaktır da olacaktır!

Evet şekerim... Sonu yok bu gidişin... Bu gidiş gidiş değil... Yolun yol değil... Bi seçim yap ve onda kal... Onun tadını çıkar... Onunla mutlu olmayı öğret kendine... Yeter ya... Aa...

Ayakkabı mı alıyorsun da; “Siyahı mı alsam, kırmızıyı mı?” diye düşünüyorsun. 
Ya da ayakkabı değil ki bu; “Siyahı da kırmızıyı da alayım bari karar veremedim!” diyesin?! 

O an elinde olanın kıymetini bil. Bir başka şey veya bir başka insan için, elinde olanı bırakma! Bırakacaksan da kendi içinde bitirmiş ol. Diğer seçeneğin var diye değil. Bir şeyden ve birinden vazgeçmeden diğerine atlama!
 Bir şeyin başlaması için, öncekinin bitmesi gerekmez mi? Öyle olmaz mı? Gün bile bitiyor, sonlanıyor da yenisi başlıyor! Heheyyy...

Al-al-al... Nereye kadar? Biraz da vermeyi öğret kendine. Değer vermeyi, kıymet bilmeyi... Yetinmeyi, şükretmeyi... Bugün sen terk edersin bi başka şey ya da başka biri için elindekini... Yarın da elindeki seni bırakıp gider, eline başka şey tutuşturup... Etme-bulma dünyası gülüm... Al gülüm-ver gülüm...

Hayatın sonu 'Ölüm'... Yaşarsın ve ölürsün bir gün... Yaşıyorken, yaşamının ve sahip olduklarının kıymetini bil. Şansına tükürüp duracağına, kendin yarat onu!
Zaten kendi seçimlerini yaşamıyor mu insan? Pekii neden bu isyan?


                                   

                                 PS: 
                                 Kırk yılın başı bi; 'gideyim Kordon'a da,
                                 tavşankanı yudumlayım' dedim... 
                                 Yağmur başladı Lan! 
                                 Hay şansıma tüküreyim! 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Bendeniz

Fotoğrafım
Yazıyorum, paylaşıyorum... Hayatın sevmek ve inanmak olduğunu düşünüyorum... Az ve öz dostum ile kitaplarım olduğu sürece benden mutlusu yok... Dünyalıyım... İçi-dışı bir, özü-sözü bir olmak, istediğim...

Hürriyet Spoa

Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

Hürriyet