Kategoriler

27 Aralık 2018 Perşembe

MUTLU YILLAR BE YA ツ



                                  


Eskiden, içimden her geleni söylemiyor - söyleyemiyordum. Şimdi biraz daha geliştim, söylüyorum çokça. Tabii istisnalar oluyor illaki ama söyleyebilmek ne güzel bir his veriyor insana, anlatamam. Anlatabilirim de aslında, üşeniyorum bir yandan da. Herkese laf anlatmak ayrı ayrı, çok zor ve yorucu. Aman, çok da fifi. Bazen sustuklarımdan anlasınlar onlar da ne demek istediğimi... Ve fakat anlamıyor da insan evladı çoğu zaman. Dillendirmen gerekiyor illaki bir şeyleri. 

                                   


Hayır yani, "senelerce dillendirdin de ne oldu?" de bi' bana... De, de, Allahınsen!... Hiç anacım, koca bir hiç! Anlamayan yine; nato mermer nato kafa! 1400 gr.daki eksik malzemeden kaynaklı bilinçsizlik hali ile, anlamayan anlamıyor işte, n'aparsın?!.

N'aparsan yap da, konu o değil...

Evde çamaşır, bulaşık, ütü, temizlik, hafta içine kolaylık olsun diye hazırladığın birkaç çeşit pratik yemek, bakımına ilgine muhtaç biri varsa onunla haşır neşir olma ve kendine üç beş dakika anca ayırabilme klasikleri ile misafir gelmesi - gezmesi, haftalık - aylık alışveriş etmesi,'daha da yapılacaklar' listesi, çocukların hiç bitmeyen gereksiz ödevleri, ancak oturabilip yorgun argın dizi izlemesi eşliğinde esnemesi, geldisi gittisi, aldısı verdisi ile nasıl geçtiğini bile anlayamadığın hafta sonunun bitmesi zincirinin ardından yepisyeni bir haftaya oflaya oflaya (ki; güzel şarkıdır, dinledin mi?) başlamak; esas konumuz!..

Sabah ezanı ile evden çıkıp, akşam ve hatta yatsı ezanıyla eve girdiğin, yapacak hiçbir şeyi yetiştiremediğin bir vaktinin olduğu kısıtlı anları gönlünce değerlendiremeden yine oflaya oflaya yatışa geçtiğin, huzurlu bir rüya dahi göremediğin kesintili uykunun tadını bile çıkaramadan yeni ve yeniden koşturmalı bir güne uyandığın haftanın yepisyeni diğer günü; esas konumuz!..

Her gün aynı ya da farklı insanlara laf anlatmak ve fakat asla anlaşılamamak, birilerinin seni geren boş dertleriyle uğraşmak, ast mı üst mü ne idüğü belirsiz ve şahsiyetsiz kişiliklere katlanmak, iki kuruş daha fazla kazanabilmek için boşa kürek çektiğini düşüne düşüne çabalamak ve tüm bu belirsizlik denizinde her gün yine yeni yeniden boğulmak ama nasıl oluyorsa ölmemek; esas konumuz!..

İş sahibi olmak, artık bedenen ve ruhen dert sahibi olmak manasına geliyorken ve bunu adın gibi biliyorken ve de "başkası daha çok kazansın diye zorunda olduğun bir işte çalışmak koyuyor insana" dediğin noktada yapacak hiçbir şeyinin olmaması; esas konumuz!..

Keşke herkes sevdiği veya gerçekten başarılı olduğu işleri yapabilse mutlu mesut, di mi? Keşke hiç kimse geçim derdi ile sevmediği işlerde çalışırken hoşlanmadığı insanlara katlanmak zorunda olmasa, di mi? Keşke herkesin neşeyle ve sağlıkla mutlu olacağı bir yaşantısı olsa, di mi? Keşke her insan diğerine sadece huzur verse, di mi? Keşke, hiç keşke'ler olmasa, di mi? Ama varlar!.. İşte; esas konu bu!

Diyelim ki; halin vaktin acık yerinde. Ne güzel. Allah daha çok versin. Pekii, kafan yerinde mi? Halini vaktini düzeltmek için işte geçirdiğin onca vakitten sonra bir de işini eve getirip dinlenmesine müsaade etmediğin kafan yerinde mi? 1400 gr.ın nöronları yanmadı mı daha? Daha çok kazanıp rahat ettirmeyi istediğin ailenle geçiremediğin zamanların anısına, seni bir dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum anacım. Davete icabet et ve güzelce elindeki iş telefonunu masaya bırak. Şimdi sakince derin bir nefes al ve gözlerini kapa. Düşün şekerim... "Geçip giden huhuuu zamanlarııı huhuuu bir yerlerde bulsammm" diye mırıldan bir yandan. Ama bi' bok bulamayacağını da bil. E, dost acı söyler dostum. Böyleyken böyle! Zaten konumuz tam da bu; geçip giden zamanlar...

                                  


Karanlığın zifirisinde sıcak evine uyanıp, sıcak kahveni yudumlayarak ayılmaya çalışırken akıllı telefonundan insta'da kayboluyorsun ama sporundan geri kalmamak için de cesurca kapadığın sayfayı arkanda bırakıp, duşa giriyorsun. En marka spor kıyafetlerini giyip, birbirinden afili şık insanlarla dolu spor salonuna doğru yola çıkıyorsun şık arabanla. Güne dinç ve sağlıklı başlıyorsun, bravo. Kıskanılası hayatının yepisyeni bir günü daha başlıyor. Eve dönüp tekrar duş, giyin kuşan rutinini tamamlayıp afili işine koşuyorsun. Ona gülümseyip, buna sırıtıp, şuna katlanıp cebini acık daha doldurabildiğin için mutlu oluyorsun. Ya da olmuyorsun, ne bileyim... Zaman sana da, bana da, ona da aynı işliyor ama işler sana, bana, ona ayrı yürüyor. Buna da; 'hayat' deniyor! Esas konu da bu cancağızım; zaman elimizden, dilimizden, yüreğimizden akıp gidiyor.

Hayat, akıp gidiyor. Ömür dediğin aniden bitiveriyor. Bazen insana uzun gibi geliyor, bir ömür boyu; bazen 'kısacık be' diyorsun çünkü, tek bir nefeslik sonu.

                                 


Dert edindin bütün sene;
"Falanca şunu yapmış,filanca bunu demiş, öbürü şunu yemiş, beriki bunu giymiş, kaynanasıyla gerilmiş, eltisiyle darılmış, kayınbiraderine kırılmış, arkadaşını satmış, dostuna kazık atmış, onun busu varmış da senin niye yokmuş, seninki azmış da öbürünün ki çokmuş, o sana laf atmış, bu dedikodunu yapmış, patron maaşına zam yapmamış, iş arkadaşın işten başka her şey yapmış, işyerinde yetmemiş işin eve taşmış da feleğin şaşmış, uykuların haram yaşantın zarar ziyan olmuş da bünyen dolmuş taşmış"... Mış mış da miş miş...

                                   


E, anacım kafan şişmiş koca yıl bok püsür diye düşünüp yerinirken?!. N'oldu şimdi bi' düşün bakalım?.. Dert edindiğinle, hastalık sahibi olduğunla, ruhunu boşa sıktığınla kalmadın mı sonuçta? Olan oldu, ölen öldü, gelen geldi, giden gitti... Eee? sonuç?.. Hiç! 
"Düşün düşün, boktur işin" derdi babaannem. Çok düşünme, her şey olacağı yere varır merak etme.

                             


Bir yaş daha alırken, bonus olarak bünyene gereksiz düşünceler ve rahatsızlıklar da aldın durduk yere. İyi halt ettin, tebrik ederim. Plaketini vereceğiz merak etme; 'Yılın Malı'
diye yazdırıyoruz en şekillisinden Oscar heykelciğine. Seneye elinde!

                                


Rahat ol acık, rahat! Bırak elalemin osunu, busunu. İnan oralar hep bok çukuru! Valla bak... 
Herkesi mutlu edemezsin, herkesten de seni mutlu etmesini bekleyemezsin anacım.

                         


Kendini geliştirmeye, ruhunu güzelleştirmeye harca vaktini. Kendini sev; en önemlisi. Saygı duy bünyene. 
Kendine zaman ayır en meditasyonlusundan; kitap oku, film izle, resim yap, şiir yaz, günlük tut, toprağa bas, çiçek ek, hayvan dost edin, hobi edin, yürüyüş yap, evini dekore et 'kendin yap' moduyla, kankanla kahve iç, eşinle uzun sohbetler et, pencereden gökyüzüne bak hayal kur, uzat ayaklarını kapa gözlerini boşalt beynini dinlen... 

                            


N'aparsan yap, sevgiyle yap. İnan güzelleşeceksin... Çünkü hayatın, senin istediğin yerde başlar, unutma.


                                   


İş güç, çoluk çocuk, eş dost, geçim derdi, vs. derken zaman bitti. Aha, yepisyeni bir yıl daha geldi. Hiç anlayamadın di mi, nasıl geçti? 
Yaşına da ekledin tazecik bir rakam daha en yenisinden, en beyazından, en romatizmalısından, en sivilcelisinden, en streslisinden, en heyecanlısından, en kaz ayaklısından, en selülitlisinden, en kilolusundan, en menapozlu ya da andropozlusundan... Ama illaki en güzelinden be! Gerçekten. 

Dilerim ki yeni yaşın; yeni umutlar, yeni hayatlar demek olsun en huzurlusundan. 
Boşver kırışıklıklarını, boşver kırgınlıklarını, boşver yapamadıklarını... 
Önüne, geleceğine bak güzel gözlerle. Çünkü, güzel bakarsan güzel görürsün. 
Yapacaklarına, yapmak istediklerine odaklan. Hiçbir şey için geç değil, inan. Y
aşın kaç olursa olsun, ruhun genç ve huzurlu olsun yeter ki. 

Yeni yıla nasıl girersen, bütün senen öyle geçermişmiş... İyi gir yani!

                                   


İstediğin her şeyi yapabildiğin, istemediğin hiçbir şeyi yapmaya mecbur kalmadığın, yiyecekleri ve sözleri sağlıkla sindirebildiğin, kendini geliştirebildiğin ve eleştirebildiğin, sevdiğin ve sevildiğin harika bir yıl ve huzurlu bir yeni yaş diliyorum canım okuyucu. 
Çünkü yeni yıl; yeni bir rakam ve zaman dilimi demek. Onu iyi değerlendir anacım.

                              



                                       Sevgiyle
                                  İklim'in Dora'n



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Bendeniz

Fotoğrafım
Yazıyorum, paylaşıyorum... Hayatın sevmek ve inanmak olduğunu düşünüyorum... Az ve öz dostum ile kitaplarım olduğu sürece benden mutlusu yok... Dünyalıyım... İçi-dışı bir, özü-sözü bir olmak, istediğim...

Hürriyet Spoa

Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

Hürriyet