Kategoriler

17 Kasım 2014 Pazartesi

Sen Hangisisin? Melek mi, Şeytan mı?



Hayat aslında çok basittir; nefes almak kadar basit...
Ve
Hayat aslında çok zordur; nefes vermek kadar zor...




Bazen bunun 'yaşamak' değil, sadece hayatta kalmaya çalışmak olduğunu düşünürsün...

Nefes alabiliyorsundur ve organların yerli yerindedir. Oysa nice hasta insan vardır şifa bekleyen, şanslı sayarsın kendini bu yüzden.
Karnını doyurmak ve evinin geçimini sağlayabilmek için çalışmak zorundasındır. Oysa nice işsiz insan vardır endişeyle bekleyen, şanslı sayarsın kendini bu yüzden.
Başını sokacağın iyi - kötü bir evin vardır kira da olsa, 'sokakta değiliz ya?' dediğin. Oysa nice evsiz insan vardır bir rahat yatağı, bir tas sıcak çorbayı özleyen ve sen şanslı sayarsın kendini bu yüzden.

İşte bazen tüm bunların 'yaşamak' değil, sadece hayatta kalmaya çalışmak olduğunu düşünür ve kahredersin.

Oysa yaşamak, tam da budur.

Yaşamak; her şeye sahip olduğun, dert ve kederden uzak durduğun, güllük gülistanlık bir bahçede dolaştığın, sorunsuz bir hayat demek değildir. Yaşamak; nefes almaktır. Her şeye rağmen gülümsemektir.
Olanı, olduğu gibi kabul etmektir.

Ve fakat
Kabul et ama razı olma!

Şükret elinde olana. Lakin hak ettiğinden azına da razı olma!
Hayatını ancak sen iyileştirebilir ya da kötüleştirebilirsin. İyi olması için mücadele et. Hayatta kalmak için değil, daha 'iyi' yaşamak için.
Daha iyi nefes alabilmek, daha iyi şeyler yiyip içebilmek, daha iyi geçinebilmek, daha iyi bir insan olabilmek için çabala. Elinden gelenin en iyisini yap.
Haksızlığa karşı dur. Kendine, ailene ve hayatına saygı duy. İyi'nin de sonu yok, kötü'nün de. İstekler bitmez, arzular ise şelale. Var olanı sev, var olmasını istediğin şeyleri hayal et ama o hayalin içinde kaybolup 'hayalet' olma!




Biliyorum...
Taşıyamayacağın yüklerin altında ezildiğini hissediyorsun. Her şey ve herkes üstüne üstüne geliyor. En çok da hayatın kendisi. Anlatamıyor ve anlaşılamıyorsun. Bıkkın ve canı sıkkın dolanıyorsun etrafta bir ruh gibi. 'Yaşıyoruz işte!' diyorsun iyi demek adettendir misali.
Borçların bir türlü bitmiyor. Çoluk çocukların, işinin ya da işsizliğinin, konu komşunun, eşin dostun, memleketin derdi hiç bitmiyor. Görüyor, duyuyorsun ki; dünya daha da kötüye gidiyor. Aldığın yetmiyor, sorunlar tükenmiyor. Sanki hayatın çilesi hiç bitmiyor ve bitmeyecek?!

Biliyorum...
Düşünüyorsun; sen ağlarken, diğer insanlar neden ve nasıl gülebiliyor?
Sen ayakta kalmaya çalışırken, diğer insanlar nasıl uyuyabiliyor?
Sen hayatta kalmaya çalışırken, diğer insanlar nasıl yaşayabiliyor?

Peki... böyle düşünmek sana ne fayda veriyor? Hiç!
Öyleyse kendininkini başkalarının hayatlarıyla kıyaslamayı bırak. Hayat, herkese eşit davranmıyor. Bu gerçeği kabul et ama hak ettiğin şeylerin de azına razı olma.

Kıymeti, kaybedildiğinde anlaşılan şeylerden mahrum kalmamayı dile.
Sevdiklerinden, sağlığından ve huzurundan daha önemli bir şey yok şu dünyada. Onlara sahip çık. Kaybetmemek için çabala.

Adaletsiz, acımasız, vicdansız olan hayat değil; insanlar! Hayatı sev.
Her geçen gün kötüye giden ise dünya değil; insanlar! Dünyayı sev.
Ve seni hayattan soğutan, dünyanı karartan insanlardan uzak dur.
İnanıyorsan eğer; "Allah bozmasın!" deme. O bozmaz, insanlar bozar!
İyi ve güzel insanları ise göz ardı etme. Çünkü varlar. Az ve öz'ler ama bil ki; varlar.
İyi ve güzel insanlarla birlikte çoğal. İyilikleri, güzellikleri çoğalt.

Bol bol oku, dinle, öğren, öğret, önce kendinle ve sonra hayatla barış. Sevdiğin şeyleri yapmaya ve değer verdiğin insanlara vakit ayır. Kendi dünyanı ancak kendin güzelleştirebilirsin. Başkasından bekleme.


Şükret!
Şükretmek; başkasının eksiğini görüp kendi haline sevinmek demek değildir. Başkasının hayatı ya da yaşadıkları ile kendininkini kıyaslamak demek değildir.
Şükretmek; sabretmek ve fakat daha iyiye ulaşmak için azmetmektir. Elinde olanla yetinip, durumunu kabul etmek ve fakat hakkın olanı elde etmek için çaba sarf etmektir.
Şükretmek; gerçekleri kabul etmek ve fakat hayallerine ulaşmak için çalışmaktır.
Şükretmek; teşekkür etmektir. Az veya çok, sahip oldukların için teşekkür ettikçe daha mutlu olmaktır. Ve böylece huzuru bulmaktır.

Kimseden hayır bekleme, kendi işini kendin yap. Kimseye boyun eğme, minnet etme. Hakkını savun, aklını koru!

Biliyorum çok zor ama hayatını sev!





İyi düşün, iyi ol ve iyi kal...

Bazen geliyorlar bana da, diyorum; "Es, gürle, bağır, çağır hayata!"
Sonra diyorum ; "Uyma şeytana!"
Oysa...
İnsandan ala şeytan mı var dünyada?!

İnsanoğlu, şeytan’dan daha şer ve melek’ten daha hayırlı şeyler yapabilir. Çünkü bu kuvve(t), kendisine verilmiş. Akıl, öfke ve şehevi kuvve(t)ler insanda mevcut. Hayvanlardakiler sınırlı mesela.
İnsan terakki (ilerleme) kaydetsin diye, sınırsızdır kuvveti. Lakin ‘irade’ diye bir kuvve(t) de verilmiş ki; şer bakımından kendi sınırını çizebilsin.




Örneğin; “Ne iyi insan, melek gibi” deriz bazı güzel insanlar için.
“Şeytana pabucunu ters giydirir bu!” deriz bazen de nasıl böyle kötü olabildiğine şaştığımız insanlar için.

İnsan evladı, meleklerden daha ‘iyi’ ve şeytandan daha ‘kötü’ olabilir. Çünkü melek ve şeytana, sınırlı ve belirli kuvve(t) verilmiştir. Yapıp yapamayacağı şeyler vardır. Lakin insan, yaratılmışların ‘en üstün’ü olduğundan, iyilik ya da kötülükte hiçbir varlık onu geçemez.
İşte bu yüzden; iyiliği düstur edinen bir insan bize; ”Meleklerden daha melek” ya da kötülüğü hayat tarzı ve felsefesi edinen biri bize; “Şeytanın aklına gelmez bunun yaptıkları!” dedirtebilir.

Oysa 'iyi' olmak bir zorunluluktur. İnsani kavramların içinde kendiliğinden bulunması gereken, demirbaş bir özelliktir.

"Ne kadar iyi bir insan?!" diye şaşkınlık ve hayranlıkla baktığımız kişiler, aslında olması gerekeni yapıyorlar. Asıl kötülere şaşırmak lazım, nasıl böyle olabildiklerine dair?!..

Hayatı en iyi kendinin tecrübe ettiğini, onun ve 'onun gibilerin' dışında herkesin yanlış yaşadığını / bildiğini, ahlâk ve edebin yalnızca kendine tahsis edildiğini düşünen; bir de bunun için 'diğerleri'ne hadsizce çemkiren insanlar var bu dünyada mesela?! 




Dünyanın sadece kendi etrafında döndüğünü ve o dünyada yaşayan insanlarında sadece kendine hizmet etmeleri için var olduğunu sanan insanlar var mesela?!

Sanki; ‘Bu tarz benim! En kötü benim!’ yarışması varmış da, birinci olabilmek için mücadele ediyormuş olduğunu düşünen ve bunun için canla başla çalışan insanlar var mesela?!

Yedirmeyip tıka basa yiyen, giydirmeyip ‘ye kürküm ye’ diye gezinen, kimseleri sevmeyip kendinibeğenmişlik’te birinciliği hak eden, asan kesen zulmeden insanlar var mesela?! 




Ve lakin

Kendinde yok iken senin yok’luğuna üzülüp çoğalan ve çoğaltmaya uğraşan, kendi hiçbir şey istemezken senin ‘hiçbirşey’ini ‘her şey’e çevirmeye çalışan, kendi karanlıkta olduğu halde senin yolunu aydınlatmak için çabalayan insanlar da var?!
Hem de tahmin ettiğinden, hayal ettiğinden daha çok.
Ve daha da ‘çok’ olacak!!!

İnsan düşünmeden edemiyor değil mi;
‘Daha iyiyi ve güzeli hayal ettikçe neden hep hevesimiz kursağımızda kalıyor?! Neden ama neden insanlar bu kadar kötü olmak zorundalar?’

Evet...

İnsanlar o kadar cahil, o kadar korkak, o kadar antipatik, o kadar sığ, o kadar geri, o kadar kin ve nefret dolu, o kadar pis zihniyetli, o kadar cin fikirli, o kadar ard niyetli, o kadar sinsi, o kadar kıskanç, o kadar fesat, o kadar çıkarcı, o kadar... ... ... ki?!


Evet...

Ama bir o kadar da ‘güzel’ insan var. Buna inan.

‘Daha iyiyi ve güzeli hayal ettikçe neden hep hevesimiz kursağımızda kalıyor?!
Of ya...
Hayal kursak sonsuz kere ama kalmasa kursak'ta...
Hayalimizi gerçekleştirmeye heves etsek ama hevesimiz kalmasa kursak'ta...
Sevmeye niyet etsek amma ve lakin düğümlenip boğazda, kalmasa kursak'ta...
Nere anacım bu 'kursak'? Ümit ettiğimiz ne varsa hepsi orada...
Yoksa bir çadır kursak da, orada mı yaşasak?
Yoksa ümit ettiklerimizin turşusunu kursak ve de sarımsaklasak da mı saklasak?
Yoksa kendimize hayal kurmayı bile mi yasaklasak?
Ah ne yapsak, ne yapsak?
Yoksa adına şarkılar yapıp, bir grup mu kursak?
Niyet edip, evli barklı bir yuva mı kursak?
Yoksa şöyle sevgiyle bir sofra kursak da, eşi dostu mu çağırsak?
Olana olmadan, öleceğe ölmeden üzülsek de, düşünüp dert edinip kurgulasak da mı kursak?

Kursak da kurmasak da, orada bir 'kursak' var hem yakında hem uzakta; kalıyor illaki bir şeyler bu kursak'ta her fırsatta?!. 




Evet...

Ama üzülme.
Kursak da kurmasak da, her şey olacağı yere varır hayatta.

Sen yine şarkını söyle, yine gülümse ve hatta at en içten kahkahanı. Ve ‘iyi’ bir insan ol. Herkese ve her şeye rağmen.
Melekler kıskansın seni. Şeytan söz geçiremediği için sana, çırpınsın dursun bi’ başına.

Güzel bakan güzel görür. Güzel ve iyi bak. Bak o zaman her şey güzel olacak. ツ

Keşke gülümseyen bir çocuk masumiyeti sarsa hücrelerimizi...
Daha vicdan'ın ne demek olduğunu bilmeden vicdanlı olsa kalplerimiz...
Şefkat duysa gönüllerimiz, 'yaşamak istiyorum hayat buysa' dese dillerimiz...

Ayağın suya toprağa, elin yeşile, gözün maviye, gönlün sevene, hayat sevdiğine, ömrün can'ına değsin 'güzel insan'...

De hayde, kal sağlıcakla ツ

İklimin Doran











































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar

Bendeniz

Fotoğrafım
Yazıyorum, paylaşıyorum... Hayatın sevmek ve inanmak olduğunu düşünüyorum... Az ve öz dostum ile kitaplarım olduğu sürece benden mutlusu yok... Dünyalıyım... İçi-dışı bir, özü-sözü bir olmak, istediğim...

Hürriyet Spoa

Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

Hürriyet