Sabah Kalkmayı Gece Yatmayı Bilmeyen Bünye
Sabahınan erken kalkman gerektiğinde asla uykun gelmez! İvit.
Uyumak
için uğraştıkça uykun kaçar. Uykun kaçınca kalkar 'ne yapsam' diye dolanırsın. Gözler
kıpkırmızı, şapşalak bakışlarla boş boş dolanırken vakit geçer. E, doğal olarak
acıkırsın yani. Lakin o vakitte bünyenin dinlenmeye geçmesi gerekmektedir ve bu
acı gerçeğin bilincindesindir. Yana yana bilirsin ki, yediğin her bir şey, et
but kalça vs. olarak geri dönecektir. Ama işte insansın, acıktığın için uyuyamazsın!
Uyuyamadığın
için, bir şeyler yersin. Buzdolabının kapağını açıp mal mal bakarak durursun
önce bi’, sonra ‘şöyle ucundan acık’ diyerekten hapur hupur götürürsün Allah ne
verdiyse. Kuru ekmeğe, dibi kalmış yoğurda, suyu seli çekilmiş salataya, artan
ama hiç de çekici olmayan akşam yemeğinin kalıntılarına, yarım elmaya, kebapmış
gibi bakıp saldırırsın gözü dönmüş bir şekilde. Fakir bi’ mönü oldu ellaham. Buzdolabının tıka basa dolu
versiyonu da var tabii canım bunun. ツ
Dolu mideyle yatmamak için, Tv / Pc karşısına oturur erimesini
beklersin yediklerinin, bir şeyler izleyip uykunun gelmesini dilerken. Amma ve
lakin baktıkların tam tersine uykunu kaçırır, bırakıp kalkmak istemezsin
başından bağımlılık icabı. Epeyce bir vakit geçtiği için neredeyse sabah olmak
üzeredir ve o saatten sonra uyursan uyanamayacağını düşündüğün için yatmamaya
karar verirsin...
Yatmayıp uyumadığın için sersem sersem dolanır, kargalarla
sohbet edersin. 'Madem ki sabah oluyor, adettendir' deyip kuşluk kahvaltını
eder, sert bir kahveyle ayılmaya çalışırsın uykusuzluğundan. Artık ayıldığını
ve açıldığını düşünerek giyinip süslenip çıkarsın gün yüzüne...
Tüm gece horul horul uyumuş olan güneş, sana inat çıkar
karşına tüm sıcaklığıyla. Güneşi gören sen, muhallebi kıvamına gelmemek için
bir an evvel gideceğin yere ulaşmaya çalışırsın son gücünle. Işığa çıkıp yanan
vampir gibi yanarsın gece uyuyamadığına.
Öğle vakti rahat yatağının yerine, nerelerde olduğuna
yanarsın. Acayip uykun gelir ama uyuyamazsın. Yanlış zaman, yanlış mekandır
çünkü...
Akşam eve dönüş yolunda, toplu taşıma aracında; 'mandal
olaydı da göz kapaklarıma takaydım' dediğin gözlerini açık tutmaya çalışırsın.
Ancak bu nafile bir uğraştır. O gözler illaki kapanacaktır bir süreliğine.
Tabii o süre ev yolunun mesafesine bağlıdır. Bildiğin uyursun o sürede. Ara
sıra yapabilirsen, düşen kafanı kaldırıp tek gözünü ancak açarak nerede
olduğuna bakarsın. Lakin bu, ineceğin durağa gelip gelmediğini anlamak için
yapılan boş bir çabadır. O durak illaki kaçırılacak ve son durağa
ulaşılacaktır. Şefkatli memleketim insanı da seni ellememiştir kıyamayıp;
'uyusun garip, belli ki yorgun' diyerek...
Eve geldiğinde, hiç bir şey yapmayıp kendini hemen yatağa
atacağına söz verirsin ayakkabılarını çıkarırken. Ama tabii aç karnını
doyurduktan, maillerine ve mesajlarına baktıktan, bir iki makale okuduktan, duş
aldıktan, etrafı toplayıp bulaşıkları makinaya yerleştirdikten ve bir yorgunluk
çayı / kahvesi içtikten sonra...
Tüm
bunları yaparken uykun açılır. İvit.
Çok uykusuz ve yorgun olduğun için uyumak daha da zorlaşır
zaten. Uyumak için 'ne yapsam?' diye dolanırsın. Saat ebesinin kaçı olmuştur
boş boş dolanırken, inanamazsın. E, vakit geçer, acıkırsın. Acıktığın için
uyuyamazsın. Uyuyamadığın için, bir şeyler yersin.
Dolu mideyle yatmamak için, Tv / Pc karşısına oturur bi'
film izlerken sızmayı dilersin. Ve gerçekten de oracıkta sızıp kalırsın hangi
filmi, neden izlediğini hatırlamadan. Gecenin ilerleyen saatlerinde sarhoş gibi
olmuş kafanı, şebek gibi olmuş suratını, şaşıbeş gözlerini zar zor kanepeden
kaldırıp çişe gidersin. Sonra da kanepeye değil, daha konforlu yatabilmek için yatağına
dönersin. Fakat sabah olmak üzeredir. Ne kadar da az uyuyacağını düşünüp
kahreder, kurmayı unuttuğun saatine pis pis bakarsın sanki onun bi' suçu varmış
gibi.
Hafta
içi ise, sabah yine erken kalkmak zorunda olduğunu düşünürsün, uykun kaçar. Uykun
kaçınca keyfin de kaçar. Hafta sonuna kaç gün kaldığını hesaplarken, 'nasılsa
uyuyamayacağım, bari bi' kahve içeyim de açılayım' dersin. Kahveni alıp, internetten
gazete okurken;
'Eskiden her gün gaste alırdık ne güzel ya ama
ben ellerim siyah siyah boyanıyor diye sinir olur, rahat tutamazdım gaste
kağıdını. Allah'tan, birileri dergilerinki gibi kağıtlara basmayı akıl etti, el
boyamayan cinsten. Gerçi bizim aldığımız gasteyi öyle yapmadılardı, zaten neyi
düzgün yapıyoruz ki zaten şu hayatta? Hayat kısa anacım, vakti geldiğinde zati
sonsuz uyuyacaz, otur gitsin adamını satayım, vs...' diye düşünür
efkarlanırsın. Hayata, kendine ve uykuna küsersin. Tekrar barışana dek de
uyuyamazsın zaten bir türlü...
Zaten uyuman gerektiğinde uyuyamaz, uyanık kalman
gerektiğinde ise ayakta duramazsın.
İşte öyle bir şey...
Çok Yalnızım Lan (ÇYL)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder