Kategoriler

12 Şubat 2014 Çarşamba

İZMİR'liysen Güzelsin



İzmir’li olmakla gurur duyan yaklaşık 4 milyon insanın, bu şehrin sihirli gücüne kapılıp kalpleri burada kalarak dönen ziyaretçilerin, görmediği halde hasretleyenlerin bir bildiği olsa gerek?!

Her şehrin elbet kendine özgü güzellikleri mevcut. Yurdumun her bir köşesi ayrı güzel. ‘Güzel’ olmayan ‘insan’ faktörü bozar bir şehri. Orayı ne kadar çok sevdiğinizi anlatabiliyorsanız, bu orada yaşayan aynı havayı soluduğunuz insanları da seviyorsunuz anlamına gelir. Çünkü bir yeri sevilir, çekilir, özlenir ve yaşanır kılan en önemli unsur oradaki insanlarla paylaştığınız aynı iklimdeki havadır; aynı frekanstaki hayatlardır; aynı boyuttaki ruhlardır.

Düşünün bi’kez; “Ben falanca yeri, filan şehri hiç sevemedim...” dediğiniz anı. Oraya olan nefretinizi, kininizi, antipatinizi kime borçlusunuz? Evet! O yerin kendisine değil, orada hatıralarınızın olduğu, size sevimsiz anlar yaşatan ve orayla birlikte andığınız kişi ya da kişilere değil mi?

Bu yüzden bir şehri seviyorsanız, doğal olarak aynı yaşam alanlarını ve aynı sosyal ortamları paylaştığınız insanlardan dolayı seviyorsunuzdur. 
Çünkü orayı sizinle birlikte güzelleştiren, sizin için güzelleştiren, size güzel gösteren şey; insan faktörüdür. Bir de ailenizden ya da dostlarınızdan oluşan değer verdiğiniz insanlarla birlikte yaşıyorsanız aynı şehirde, oradan kopmanız çok zor olur. 
Farklı sebeplerle, farklı şehirlerde, farklı sürelerde yaşamak zorunda kaldığınızda bile hem aklınız hem kalbiniz hem ruhunuz illaki orayı arar. Ve önünde sonunda oraya dönersiniz. Çünkü emekliliğinizi başka hiç bir yerde yaşamak istemeyeceğinizi, sonunda burada ölmek ve bu topraklarda yatmak istediğinizi bilirsiniz ebedi istirahatinizde.

Herhangi bir sebeple başka bir şehre gezmeye gittiğinizde ‘memleketim’ diye vurguladığınız, anlamlandırdığınız kendi şehrinizi hasretlersiniz. Dönüş yolunda, zaman geçmek bilmez. İl sınırlarına girdiğinizde farkında olmadan derin bir ‘oh’ çekersiniz havasını koklamak ister gibi. 
Evinize ulaştığınızda; “İyi ki buralıyım. İyi ki burada yaşıyorum.” dersiniz ince belli’de bergamotlu’nuzu yudumlarken...

“İyi ki İzmir’liyim... İyi ki burada yaşıyorum...” dedirtir size bu şehir! 
Medeniyet kokan havasını, mis gibi deniz kokusunu, dillere destan kordon’unu, kendi güzel kalbi güzel kızlarını, centilmen ve delikanlı erkeklerini, kendine has dilini, boyoz’unu, çiğdem’ini, cibez’ini, dobra ve saygılı insanını seversiniz. Sever ve bir daha da vazgeçemezsiniz.

İnsanları biribiriyle huzur içinde yaşar. Baş örtülüsü de, mini eteklisi de biribirine saygı duyar. Çünkü istediği fikre ve inanca sahip olabilme hakkı olduğunu bilir diğerinin İzmir insanı. Çünkü din ile siyaseti karıştırmaz. Çünkü özgürdür. Esir oldukları tek şey, şehirlerine olan tutkularıdır.

Herkes kendi doğup büyüdüğü şehri sever ve över tabii... Çünkü oraya alışmıştır, oraya mecburdur, orada yaşamak zorundadır. Bu yüzden sevmediği yanları varsa bile görmezden gelmeye çalışarak sevmeye odaklanır. Çünkü başka çaresi yoktur.

Lakin bunlar İzmir için geçerli değildir. İzmir’e alışmazsınız, çünkü alışkanlıklar geçici olabilir. İzmir’e tutkunsunuzdur. 
Burada yaşamaya mecbur kalmazsınız, buradan başka bir yerde yaşamaya mecbur kalırsanız aklınız ve kalbiniz burada kalacağı için en kısa zamanda dönmeye mecbur kalırsınız. 
Burada yaşamak zorunda değilsinizdir, çünkü İzmir zorunluluklar şehri değildir. Burada yaşamak sizin için nefes almak, yemek içmek gibi bir zorunluluk olabilir ancak.

İzmir insanı rahattır, keyfine düşkündür, hatta bazen ‘tembel’ bile denebilir. Çünkü İzmir’de mutlu ve huzurlu olmanın verdiği, 7/ 24 geçmeyen bir rehavet vardır insanın üzerinde.
 Çoğu yere göre daha ucuz ve yaşanabilir bir şehirdir ki, bu isattistiklerde bile geçer.

 (Bkz: İZMİR, Dünya'da, yaşanılabilir en iyi 6. şehir seçilmiştir.   https://www.facebook.com/iklimdora/posts/529424873780955 )

İzmir’li olmaktan gurur ve mutluluk duyan biri olarak, tüm İzmir’lileri ve İzmir severleri sevgiyle selamlıyorum.

Tarihi bilgiler eşliğinde İzmir turuna buyurmaz mısınız?

*En az 5000 yıllık bir tarihe sahiptir.
*Kurtuluş Savaşı’nın ilk kurşunu İzmir’de atıldı.
*İlk kadın tiyatro oyuncumuz ilk oyununu burada sergiledi.
*İlk iktisat kongresi burada yapıldı.
*Türkiye’nin ilk fuarı İzmir’de açıldı.
*Asya’nın ilk hastanesi burada kuruldu.
*Bademler Köyü Türkiye'de tiyatroya sahip ilk ve tek köydür ve çok şirindir.
*Osmanlının ilk ticaret borsası kurulduğu İzmir’de Türkiye’nin ilk Türev borsası olan VOB hizmete girdi.
*Milli sevdamız futbol, Türkiye’de ilk olarak İzmir’in Bornova çayırında oynanmıştı. İzmir’in spor alanındaki ilkleri Akdeniz ve Üniversite Oyunları ile devam etti.
 *Çaka Bey tarafından ilk Türk donanmasının kurulduğu şehirden çıkan Türkiye’de özel sektördeki ilk Türk bayraklı konteynır hat taşımacılığı İzmir’de gerçekleştirdi.
*  Anadolu’nun ilk demiryolu, İZBAN tarafından TCDD tren hattı üzerinde işletilen ilk modern banliyö sistemi haline getirildi.
*Ünlü şarkıcı Dario Moreno, Izmir'de yaşamıştır.
*"Iliada ve Odysseus"un yazarı Homeros'un İzmir'lidir.

*İncil'de sözü edilen "Yedi Kilise"den üçü İzmir ili sınırları içindedir.

*İncil'in dört yazarından biri olan St. John'un Selçuk'da vefat etmiştir ve burada gömülmüştür.

*Dünyanın Yedi Harikasından biri olan Artemis Tapınağı Selçuk'tadır.

*Parşömen kağıdı Bergama'da keşfedilmiştir.

*Eski dönemlerde Foçalılar 50 kürekli ve 500 yolcu taşıyan tekneler inşaa etmişlerdir.

*Eski Foçalılar Batı Akdeniz'de bir çok koloni kurmuşlardır ve bunlardan bazıları İtalya'da "Velia", İspanya'da "Ampurias" ve Fransa'da "Marsilya"dır.

*Tanrıça Athena adına inşa edilen ilk tapınak İzmir'de inşaa edilmiştir.

*Filozof ve şair Xenophanes İ.Ö. 6.yy'da Kolofon'da yaşamıştır.
*Filozof Anaxagoras, Clazomenae'de (Urla - 500-428 B.C) yaşamıştır.
*"Bir nehirde iki kez yıkanılmaz" diyerek her şeyin değiştiğini söyleyen ünlü filozof Heraklit (İ.Ö 540-480) Efes'te yaşamıştır.

*Eski çağın ünlü hekimi Galen, Bergama'da (131-210.İ.S.) yaşamıştır.

*Mısır Kraliçesi Kleopatra, 188 yılının kışını Antonious ile birlikte Efes'te geçirmiştir.

*Fransız yazar ve şairlerden Lamartine, Chateubriand, Theophile Gautier ve Gustave Flaubert İzmir'i ziyaret etmişlerdir.

*Papa VI. Pau, 1967'de ve Papa II. John 1979'da MeryemAna Evi'ni ziyaret etmişlerdir. Ve MeryemAna için yapılan ilk kilise Efes'tedir.
*Fatih'in karadan Haliç'e indridiği kadırga halatları Tire'den sipariş edilmiştir.

*Türkiyenin en büyük El Yazması Eserler Kütüphanelerinden birisi olan Necip Paşa Kütüphanesi Tire'dedir.Necip Paşa, Şeyh Bedrettin Tire'ye sürgün gelirken askerin komutanı olmuştur.

*Aslanlar Köyü, Balkanlardan göçen ve aynı isimle Anadoluda kurulan ender köylerden biridir.
*Uluslararası "İzmir Festivali" kapsamında;
Ray Charles,
Paco De Lucia, 
Joan Baez, 
Martha Graham Dance Company, 
Tanita Tikaram, 
Jethro Tull, 
Leningrad Philarmony Orchestra, 
Christ De Burg, 
Sting,
Moscow State Philarmony Orchestra, 
Julio Iglesias, 
Jan Garbarek, 
Red Army Chorus, 
Academy of St. Martin in the Field,
Kodo, 
Chick Corea, 
New York City Ballet, 
Nigel Kennedy, 
Brayn Adams, 
Elton John,
James Brown
İzmir'e gelmişlerdir.


Memleketimin her ili ayrı güzeldir. Ama İzmir özeldir.
Tüm Türkiye ve İzmir'e sevgilerimle...


Bergamotlu'nuzu ya da kahvenizi alın da videoların keyfini çıkarın...



















10 Şubat 2014 Pazartesi

RÖPORTAJ

Benim de beğenerek takip ettiğim bir site olan;
          'Sözlerin Dünyası'  
ile gerçekleştirdiğimiz keyifli röportaj'ı paylaşmak istiyorum...

Şifa Niyetine Okuyunuz



 "Şu an hangi yayın organında yazılarınızı yazıyorsunuz?
 Facebook, Twitter gibi sosyal medyaları kullanıyor musunuz?
 En çok beğendiniz yazar kimdir?
 Yalnızlığın Muhallebi Kıvamı adlı kitabınızdan biraz bahseder misiniz?
 Genç yazarlara tavsiyeleriniz nelerdir?"

                    Sorularının cevapları burada:

              http://www.resadonya.com/iklim-dora-roportaj/

              http://www.resadonya.com/iklim-dora-roportaj/2/



           




8 Şubat 2014 Cumartesi

Düşünmek Lazım

              Beyin durmuyor ki, habire düşünüyorum.

Düşünürken bile düşünüyorum icabı halinde...
Okurken, uyurken, gece, sabah erken... Ne düşündüğümü düşünüyorum halen?!

Bazen durup düşünüyorum...
Sonra hareket ediyor, elimi kolumu sallıyor yine düşünüyorum. Yürüyerek de düşünebiliyorum ben. Aynı anda bi'kaç işi birden yapabildiğimi düşünüyorum çünkü. Mesela telefonla konuşurken bi'yandan annemin sonu gelmeyen sorularına cevap yetiştirip, çorbayı karıştırabilir ve televizyon izleyebilirim. Bazen telefondakine ne diyeceğimi karıştırıyorum ve çorbaya laf anlatıyorum ama olur o kadar... 
Konudan bahsetmişken; telefondayken kendini kaybedenlere ayar oluyorum. Sağa sola amaçsızca dolanıp durur, telefonun diğer ucundaki için 'benden de selam söyle ha...' dersin duymaz. Bırak duymayı, ayrı bir boyuta geçer mal mal bakınır suratına. Bi'şey sorarsın konuşmayla ilgili, oralı bile olmaz. Çizgi filmlerdeki gibi dan dan vurasım gelir kafasına o dakika yapışsın yere dümdüz suratla diye. Şiddetin yanlış olduğunu düşünüyorum ama yine de bu tür şeyleri düşünüp duruyorum bazı zamanlar bazı insanlar için. Düşünmesem iyi de... 

Bazen şöyle bi' düşünüyorum; 'şöyle bi' düşüneceğime eni konu düşüneyim diyorum sonra da. Bu seferde kafama ağrılar giriyor. 'O halde niye öyle düşünüyorum ki' diye düşünüyorum bu kez de?!
'Düşün düşün boktur işin' derdi dedem Allah rahmet eylesin.

Tavla oynardık onunla da ben yeniliverirdim mahsuscuktan... Yok yok şaka, bilmiyom ki ben tavla. Bi' Mirkelam'ın şarkısını biliyom; 'Tavla beni tavla' diye. Ama onun bizim tavlayla hiç bi' alakası olmadığını düşünüyorum... 

Bazen düşünüyor insan işte. Fazla düşünmeyeceksin aslında. Kafayı sıyırmalık yapmayacaksın yani dibinde acık bırakacaksın ki kuşlar da nasiplensin. Yazık bak hava buz, bulamazlar şimdi yiyecek neyin her yerde. Bir kap da su koymak lazım hayvanceğizlere. Öyle sıcak evinde yan gelip yatmakla olmuyor. Yan gelip yatma yeri mi canım burası? Düşünceli olacaksın acık, düşüneceksin.

O değil de, bi'Düşünen Adam' vardı, n'oldu o? Kadınlar daha fazla düşünüyor halbuki. Çok düşünüp, çok konuşuyorlar. E, düşündüklerini kafasında biriktirsin de şişsin patlasın mı? Yazık değil mi kadınceğize? 

Düşünmek güzeldir. Bazen iyi değildir ama... Sakıncalı olabilir!
 'Düşünüyorum, öyleyse suçluyum!' dedirtir bazen kendi kendine. Ne düşüneceğini de bilmek lazım aslında?! İyi düşünmek, iyice düşünmek lazım esasen... 'İyi diyelim, iyi olalım' hesabı?! 

Hem kendi kendine düşünüp duracaksın da n'olacak? Söylemek de lazım arada düşüncelerini?!
Dinleyen birileri olur elbet. Sonuçta düşünen insanların bu memleket!
'Sen kafanı yorma, takılma ona buna, biz senin yerine düşünürüz de yaparız en iyisini en güzelini'
der bazen de çıkıp birileri?! Oysa herkes kendine düşünmeli ama sadece kendini düşünmemeli canım, başkalarını da düşünmeli acık! Tabii... 'Düşünce Özgürlüğü' diye bir şey var canım, aa...

Bilmiyorum, ben böyle düşünüyorum. Bazen de 'Niye böyle?' diye düşünüyorum. Hayır, Allah'tan bazen de olsa düşünüyorum bari, hiç düşünmeyen var ayol?!

Düşünsene hiç düşünmeyen birini? Düşün, düşün! Ne ilginç di mi? Sanki hisleri yokmuş gibi, sanki duyguları yokmuş gibi, sanki beyni yokmuş gibi!

Beyin dediğin de 1400 gr. bi'şey aşağı yukarı. Sağdan sola ne eder bilemem ama fil'in beyninin 6000 gr. olduğunu biliyorum. Peh peh peh... Maşallah... 
Bazen, bazı insanlarda 10 gr. bile beyin olmadığını düşünüyorum. Ama tavşan'da var mesela. Tabii... Zaten bazı insanlarda onun yerine hoşaf suyu var. Gerçekten.

O değil de, Hannibal Lecter ne güzel beyin yiyordu değil mi? 
Düşünüyorum da; gerçek hayatta olsa, atardık önüne sevmediğimiz beyinleri, yiyiversin de bitiriversin soylarını soplarını di mi? 
Ama böyle şiddet içerikli düşüncelerden uzak durmak lazım. Bazen düşünmemek lazım!

Bi' de üç beyazdan uzak duracaksın. Buzdolabı, çorap ve kısa kollu gömlek! Tabii... 
Biliyoruz, düşünüyoruz da söylüyoruz akıllım...

Beyin bu işte, düşünmeden duramıyo ki? 
100 milyar'dan fazla nöron varmış beynimizde ve bu nöronların her biri, kendi gibi 10.000 tanesiyle bağ yaparmış. Nöron da nöron yani. 
Bir tanesi Roma'yı yakmamış mıydı? Düşünsene 100 milyarı ne yapar?

Zaten ben bilmem bey-n-im bilir...



Popüler Yayınlar

Bendeniz

Fotoğrafım
Yazıyorum, paylaşıyorum... Hayatın sevmek ve inanmak olduğunu düşünüyorum... Az ve öz dostum ile kitaplarım olduğu sürece benden mutlusu yok... Dünyalıyım... İçi-dışı bir, özü-sözü bir olmak, istediğim...

Hürriyet Spoa

Bumerang - Yazarkafe
Bumerang - Yazarkafe

Hürriyet